10 Ağustos 2015 tarihinde yayın hayatına başlayan sosyalbilimler.org [Sosyal Bilimler], sosyal bilimler alanında çalışma yürüten her bireyin yararlanmasına veya katkı sunmasına açık akademik bir web sitedir. Sosyal Bilimler'de yapılan tüm çalışmalarda gönüllülük esastır. Bilim insanlarının, yazarların ve öğrencilerin katkılarıyla, “Kayda Değer Akademik Metinler” mottosunun da gerekliliklerini yerine getirerek yayın hayatını sürdüren Sosyal Bilimler, kendi ekibinin ortaya koyduğu çeviri çalışmaları, yeni makaleler, yazılı ve görsel akademi söyleşileri, kitap ve dergi kritikleri, podcast ve video şeklindeki çeşitli akademik çalışmalar ile birlikte Türkçe literatüre katkı sağlamayı amaçlamıştır.
Epiktetos
Sosyal Bilimler, fikir insanının yersiz-yurtsuz olması, kırmızı çizgilerinin, çizdiği sınırlarının ve bellediği bir vatanının olmaması gerektiğine inanır. Vatanseverlik namına, akademik özgürlük kılıfına uydurularak ve unvanların gölgesine sığınılarak atılan nutukların her daim karşısında yer alır. Max Weber’in yüz yıldan fazla bir süre önce dile getirdiği “Peygamberin ve demagogun akademik kürsüde işi yoktur.” söylemini kendisine rehber edinmiştir. Akademi-bilim dünyasında kürsü peygamberliğine soyunanların, otoriteryanizme bağlılıklarının ve onun bu coğrafyada kök salınmasında öncü ve ön ayak olduklarının bilincindedir.
Sosyal Bilimler, büyük soruların ve meta anlatıların büyüsüne kapılmaz, bunların arkasındaki ufak detaylara odaklanmayı tercih eder. Hayatı anlamlı kılan en önemli şeyin konfor bozan, rahatsızlık veren sorular sormak olduğunu düşünür. Her ne olursa olsun, soluklandığı zaman ve mekânın sunî gündemlerine hapsolmamayı ve kendi gündemini yaratabilmeyi bilir. İnsanlık kazanımlarının; bir huzursuzluk sürecinin meyvesi olduğunu, dünyadaki tüm buluşların, parlak fikirlerin, devrim yaratan adımların, zihinlere kazınan eylemlerin, karanlığı yırtan, sessizliği bozan tüm çığlıkların, kasvetli bir huzursuzluk sonrasında meydana geldiğine inanır. Ve kendisi de böylesi bir huzursuzluğun sancısıdır.
Sosyal Bilimler, yozlaşmış, özerkliğini yitirmiş ve giderek bir bataklığa dönüşmüş, gündelik ve aktüel siyasete müdahale etmenin; müdahili, yönlendireni ve biçimlendiricisi olmanın, kendi rejim bekçiliğini sürdürmenin, endoktrinasyonun ve toplum mühendisliğinin temsilcisi hâline gelmiş akademi-bilim dünyasında, onunla birlikte ama ondan bağımsız bir şekilde, heyecan, merak ve tutkulu arayışını yitirmeden “Yapılacak çok işimiz var.” diyerek, uzun bir zaman önce zihinlerde ve başka mecralarda başlatılan kıymetli bir yolculuğun önemli bir parçasıdır.