Yazı Yaban'da yabanın bitkileri, tohumları, yaşayışları üzerine düşünmek için yola çıktım. Sadece düşünmek değil örneğin bitkileri tohumdan veya fideden ekmek, bitkilerin nasıl tanınabileceğini anlatmak, ücretsiz olarak tohum paylaşmak gibi dallara ayrıldım sonra. Bu uğraşımı hem blog hem sosyal medya üzerinden sürdürmeye çalışıyorum.
Hayvanlar, mantarlar, insanlar, çöpler, madenler, su, kökler anlatmadığım şey yok. Yaşadığımı anlatıyorum ama. Sadece acemi, meraklı, aşık bir gözlemci değil aynı zamanda anlattığım suyun, taşın, ağacın, bitkinin, hayvanın, dağın uzak/yakın komşusuyum.
Yazı Yaban 5 senede yaban bitkileri konusunda mütevazı bir kütüphane oldu. Nadir bilgiler veriyor tohumlar hakkında. Kim ekmiş ki kınalı sütleğeni bahçesine, hem de iki coğrafyada?
Bitkiler ve yaban hakkındaki anlatıları çoğaltmak, onları yeniden yaşantımızın bir parçası olarak görebilmek, ipimizi elimize almak başka nasıl mümkün olabilir?
Blog: https://yaziyaban.com
Sosyal medya: @yaziyaban
Simone Weil
Bir dil arıyorum. Bitkileri, ormanı, hayvanları anlatmak dahası anlamak için kullanabileceğimiz. Bu dili hikaye anlatarak bulabileceğimi düşünüyorum. Sonra buluyor, sonra kaybediyorum. Bu bir iz. Aynı patikaları dolaşmak isteyecekler için bir göz kırpma.
Destek çağrısı için kullanılabilecek birçok platform var. İçinde bulunduğum koşullar açısından bunların arasında en kullanışlısı Evrim Ağacı'nın "Kreosus" platformu oldu. Bir ara uzun uzun konuşalım bunu.
Göz kırpanlar için bana bile sürpriz olan hediyelerim olacak. Güzel, mis kokulu, çiçekli, renkli, sesli belki, belki delice, yaşayan ve yaşatan cinsten. Gönül borcumsa baki.